Mısınız Eki ve Toplumsal Cinsiyetin Etkisi
Günümüzde dil, sadece iletişim kurmanın aracı değil, aynı zamanda toplumsal normların, kimliklerin ve eşitsizliklerin şekillendiği bir alan. Türkçedeki “mısınız” eki de bu bağlamda dikkat çeken bir öğe olarak, toplumda cinsiyet rollerini, toplumsal çeşitliliği ve sosyal adaletin dinamiklerini nasıl yansıttığını anlamamızı sağlıyor. İstanbul sokaklarında, toplu taşımalarda veya işyerlerinde karşılaştığım sahneler, dilin bu anlam katmanlarını daha net görmemi sağladı.
Mısınız Ekinin Geleneksel Kullanımı
Türkçede “mısınız” ekinin kullanımı, genellikle saygılı ve resmi bir dilde karşımıza çıkar. Ancak, bu kullanım biçimi toplumsal cinsiyet ve kimlik konularıyla kesiştiğinde, dilin yapısı ve toplumsal algı arasındaki bağlantılar daha da belirginleşir. Toplumsal cinsiyetin, dilin kullanımı üzerindeki etkilerini gözlemlemek, aslında cinsiyet rollerinin nasıl kodlandığını anlamamıza da yardımcı olur. Bir gün metroda, kadınları ve erkekleri ayıran davranışların, genellikle dil yoluyla pekiştirildiğini fark ettim.
Örneğin, bir otobüs şoförünün, kadın yolculara “Hanımefendi, biniyor musunuz?” diye hitap etmesi, erkek yolculara ise “Beyefendi, biniyor musunuz?” demesi, toplumsal cinsiyetin dilde nasıl şekillendiğini gösteriyor. Bu kullanım, geleneksel cinsiyet rollerini doğrulayan ve pekiştiren bir dil biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu kullanımın, toplumsal cinsiyetin esnekliğine dair bir problem ortaya koyduğunu unutmamak gerek.
Toplumsal Çeşitlilik ve Dilin Rolü
Toplumsal çeşitliliğin arttığı günümüzde, dilin sadece cinsiyetle sınırlı kalmadığını, bunun yanında ırk, etnik köken, yaş ve diğer kimlik faktörleriyle de iç içe geçtiğini görüyoruz. “Mısınız” ekinin farklı gruplar üzerindeki etkisi de bu çeşitliliği yansıtıyor. Bu, dildeki saygılı ve belirleyici ifadenin, sadece erkek veya kadın rollerine indirgenmemesi gerektiğini gösteriyor.
Geçen hafta bir seminerde, toplumsal cinsiyetin dışında, yaşlılar ve engelli bireylerin de toplumda nasıl algılandığı üzerine konuşmalar vardı. “Mısınız” ekinin, yaşlı ve engelli bireylerle iletişimde nasıl kullanıldığı üzerine düşündüğümde, bu kelimenin içerdiği saygı ve kibar olma meselesinin, her birey için farklı anlamlar taşıyabileceğini fark ettim. Bir otobüste, engelli bir kişinin tekerlekli sandalyeyle bineceğini görmek, diğer yolcuların ona hitap ederken “Mısınız?” diyerek değil de, “Yardımcı olabilir miyim?” gibi daha direkt bir dil kullanarak, toplumsal çeşitliliğe nasıl duyarlı bir dil geliştirebileceğimizi düşündürdü.
Mısınız Ekinin Sosyal Adaletle İlişkisi
Sosyal adalet açısından bakıldığında, dilin değişen kullanımı, eşitlik ve kapsayıcılık için bir araç olabilir. Herkesin eşit bir şekilde sesini duyurabileceği, kimliklerinden bağımsız olarak kendilerini ifade edebileceği bir dil kullanmak, toplumsal adaletin sağlanmasında önemli bir adım. İstanbul’un kalabalık sokaklarında veya toplu taşıma araçlarında, bazen sadece bir kelimeyle, “Mısınız?” ekinin farklı toplumsal gruplara nasıl hitap ettiğini gözlemlemek, dilin toplumsal normlara nasıl hizmet ettiğini görmemizi sağlıyor.
Bir kadın olarak, bazen “Hanımefendi, biniyor musunuz?” demek yerine, sadece “Biniyor musunuz?” denilmesinin çok daha adil bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu tür ifadeler, cinsiyet ayrımını ortadan kaldırarak, herkese eşit bir şekilde yaklaşmanın yollarını açar. Yine de bu değişimin zorlayıcı olduğu ve bazı toplumsal yapılarla derinleşmiş normların dilde hala kendini gösterdiği bir gerçek. Ancak küçük adımlarla bile, dilin evrimleşmesi mümkün.
Gözlemler ve Kişisel Deneyimler
İstanbul’da yaşayan bir birey olarak, toplumsal cinsiyet ve dilin günlük yaşamıma nasıl yansıdığına dair birçok gözlemim var. Bir sabah iş yerime giderken, aynı işyerinde çalışan farklı cinsiyetlerden kişilerin birbirlerine hitap şekillerinin nasıl değiştiğini fark ettim. Kadınlar çoğunlukla birbirlerine “Hanım” veya “Beyefendi” gibi saygılı hitaplarla seslenirken, erkekler daha rahat bir şekilde “Abi” veya “Kardeşim” gibi samimi kelimeler kullanıyordu. Bu, toplumun içinde var olan cinsiyet eşitsizliğinin ve toplumsal normların dil aracılığıyla nasıl pekiştiğini gösteriyor.
Bir arkadaşım da bana, dildeki bu tür ayrımcılıkları sık sık fark ettiğinden bahsetmişti. Metroda bir kadının, bir erkeğe “Mısınız?” diye hitap edilmesi, kadının toplumda daha silik bir rolde görülmesinin bir yansıması olarak kabul edilebilecekken, aynı dilsel yapı erkeklere daha fazla güç atfeder gibi bir etki yaratıyor. Oysa, dildeki eşitlikçi bir yaklaşım, cinsiyetler arası hiyerarşiyi yıkmak adına önemli bir adım olabilir.
Sonuç: Dilde Eşitlikçi Bir Gelecek
Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet, dilin evrimiyle yakından ilişkili. “Mısınız” ekinin doğru ve kapsayıcı bir biçimde kullanılması, her bireyin kimliğine saygı gösterdiğimiz, eşit ve adil bir toplum oluşturma yolunda atılacak önemli adımlardan biridir. Bir dilin nasıl kullanıldığını gözlemlemek, toplumsal yapıları ve bu yapıları yeniden inşa etme imkanlarını gösteriyor. Bu nedenle, dilin toplumsal normları nasıl dönüştürebileceği üzerine düşünmek, her gün sokaklarda, işyerlerinde, toplu taşımada karşılaştığımız o küçük ama güçlü ifadelerle başlar.